30 Eylül 2009 Çarşamba

Sandra Bullock



Yeni haftanın ilk flmini izledim... üç ay öncesinin filmi ama benim haftamınilk filmi..Sadece eğlenmeye bakın:)
Birkaç sahne beni epey güldürdü... Klişe bir konu diyebiliriz fakat kahramanların yer değişimini üçüncü birgözle izlemek her zaman beni keyiflendirmiştir. Özellikle köpeği kartalın uçurduğu sırada fırlatılan telefonla köpeğin düşmesi komikti...

29 Eylül 2009 Salı

Hayvan hakları

Meadow Heights Alışveriş merkezine gittim. Orada türk bir video cdleri satan bir yer var. İnanılmaz yoğun. Nedeniyse türkiyedeki dizi sezonunun açılmış olması. Türkiyedeki tüm diziler bir çok kimsenin adını bile bilmediği diziler burada satılıyor. Özellikle kadınlar sırada. Tanesi 1.5 yada 2.5 dolardan satılıyor. Kurtlar vadisi ise sanıyorumki ençok talep görenler arasında ilk sırayı kimselere kaptırmıyor. Heeey kurtlar vadisi yönetmenleri nerelerde takip ediliyorsunuz haberiniz yok!.. .

Burada iki tane çöp kutusu var. Biri genel diğeriyse kağıt, plastik vs. Eğerki kazara plastik çöp kutusuna genel çöp karıştıysa tek tek kontrolden sonrada bulunduysa basıyorlar cezayı. Adamlarıntek yaptırımı fahiş cezalar. Herkeste kuzu gibi kurallara uymak zorunda. Halamların papağanına devletten görmeye geldiler.(Kendi aramızda kız görmeye geldiler) Birileri şikayet etmiş çok ses yapıyor diye. Tabi hayvan bu!Akşam oluyor üzerimi ört, sabah oluyor üzerimi aç, suyum bitti, odamı temizle, yemimi ayıkla, yürüyüşe çıkart, kapımı aç. istekleri bitmiyor. Eğer isteklerini anında yerine getirmediyseniz o çığırtkan sesiyle tüm sessizliği bozuyor! E haliyle birileride bu sesten rahatsız oluyor. Yasal olarak bu hayvanın hakları var. Hakları;sabah 09.00 -akşam 09.00 saatleri arasında sesi çıkabilir. Onun dışında ses yaparsa komşular haklıdırlar. Devletten gelenleri boş çevirmeyen halam, açık görüş için görevlileri papağanın yanına davet etti. Tüm ihtiyaçlarının karşılandığından emin olunduğu için ceza yazmadılar.

Limon Ağacı


Bu bahçedeki büyüyen serpilen limon ağacı..
Pencereden çektiğim için pek net çıkmadı görüntü...

26 Eylül 2009 Cumartesi

High Point Havuz başı:)

St. Kilda


işte Okyanusu selamladığımız St.kilda plajının yan yolu...
Yol boyunca palmiyelerle bezenmiş, lunaparkları ve başka eğlence merkezlerinin bulunduğu beş kilometrelik plaj....

High Point


Burası Hıgh Point Alışveriş Merkezi...
Oldukça büyük bir yer.... İçinde türlü eğlencelerin bulunduğu ve bizimde gittiğimiz güne rastlayan çocuklar için düzenlenen eğlence anı....
O gün tattığım yeni bir tat vardı.. Ben Blackberry içeceğini tercih etmeme rağmen bir yanlışlık sonucu Watermelon yani karpuzsuyunu denedim... Karpuz parçaları, buz ve dondurmadan oluşan bu karışımı blenderda karıştırıyorlar... Yaz serinliğinde harika bir içecek... Buradaki gibi heryerde insanlar bulduklrı heryere oturuyorlar. Temiz-kirli farketmiyor. Çocuk büyük herkes duraklarda yere oturuyorlar. Bunlar üşütüp hasta olmuyorlarmı anlamadım ya'! Ben çok üşüyen biri olduğumdanmıdır ne hep dikkatımı çekiyorlar. Geçen gün marketteki görevliler taş zemine oturmuş sigara ve cola içiyorlar buz gibi havada ? Bu ne ya biz palazlanmadıkmı hala. Sıcak kovuğumuzdan en ufak adıma vücudumuz tepki veriyor.

Burada, genel kanı Çinlilerin mutfaklarının çokda temiz olmadığı. Hatta tv'lerde bi kaç kez onların mutfaklarıyla ilgili görüntüler yayınlamışlar. Çin pastane ve manavlarında, kendilerine özel koku hissediyorsunuz. Sayılamıyacak kadar değişik canlı türleri yiyorlar. Her türlü böcek çeşitlerini yiyorlar. Ama heryerde Çinlileri görebilmeniz mümkün. İnanılmaz çalışkan ve atılımcılar. Şimdi tüm dünyaya hakim oldukları gibi, gelecektede dünya ekonomisini ellerinde tutacağı söyleniyor. Buradaki devlet anlaşmalarının birçoğu Çinle yapılmış. Bir çok fabrikayı Çinde kuran Australya hükümeti gelecek yıllara yayılan anlaşmalar yapmış. Buradaki iletişim firmalarından biride Hindistanda. Müşteri hizmetlerini aradığınız yer Hindistan. Saat ücretinin daha az olduğu pekçok insanın yaşadığı Hindistanda bu şirket.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Bayram

Bayramı irice bir sevinçle karşılamaya hazırlandım. İlk hazırlık aşaması 2 saatlik uykusuzluktu. Ilık bir rüzgar eşlğinde halamlara kahvaltı için dışarıdaydık. Onbeş dakikalık yol boyunca sabahları ne kadar güzel oluyormuş her sabah böyle yürüsek diye hep söylendiğimiz ama hiç yapmadığımız konuşmalarımızdan birini tekrarladık. Halamlarda enfes bir kahvaltı....
Menü; Su böreği. Patates pie. Domates ve yeşillikler. kahvaltılıklar.
kahvaltı resitalinden sonra güneş kendini göstermeye başladı. İnanılmaz bir sıcak. İlk olarak adımımı bahçeye attım. Evin tam duvarında tahta bir bank var. Ben oraya hemen oraya yerleştim. Eşimde arkadan. Ve diğer aile üyeleri... Bneim için bayramın en unutulmazları arasında bahçe sefası yer alıyordu. Çay ve tatlıları hemen getirdim fakat nereye koyalım diye düşünürken köşede duran tuğlalardan kendimize sehpa yaptık. Trampette zıplayan eşim ufak bir düşme tehlikesi atlattı:) Bahçe biraz yüksekte kalıyor tepedeymişsiniz gibi hissettiriyor. Tüm evlerin çatısını görebiliyorsunuz. Bahçede meyve ağaçları var. Birde papağan. Papağan birilerinin omuzunda bayram coşkusuzluğunu yaşıyor. Bu düşünemeyen varlık o gün benim ismimi söyledi. Benden önce o türkçeyi konuşmaya başladı ya!
Neyse dakikalarca oturduk hatta bir ara bayram olduğunu misafir çocuklarının şıklığından sonra hatırladım. Benim alışkanlığımdır çayı çok sevmeme rağmen hep unuturum yarısı soğur onun üzerini tekrar doldururum tekrar soğur bu böyle bir kaç bardak devam eder. O gün hiç soğutmadan çayımı bitirdim.

Bayramın ikinci günü st.Kilda sahili... resimlerle birlikte buraya yazıcam ..

19 Eylül 2009 Cumartesi

East Of Eden


Artık güçlü ol 'Grace' mutlaka yolun sonunda birleşeceksiniz demelerime aldırmadan Dong'la Grace uzaklaşıyor.. Ama göreceksiniz yakındır birleşmeleri.
Bu yönetmenler fazla dramatikleştiriyorlar bunu biliyoruz ama neyse sonunda aptalca bi şekilde insanı güldürürek final yapmasını da biliyorlar.
Ben bu diziyi seyretmeye Türkiyedeyken başlamıştım ama gördümki burada da epey takipcileri var.

Eee bitmez bunların dizileri...
Ben zaten yakında Koreceyi konuşmaya başlamaktan korkuyorum.
Bu ara sıklıkla film izliyorum.
Açılış filmim Daisy'idi ingilizce altyazıyla
izlemeye başladığım filmlerin ilki.
Beni cesaretlendirdi.

18 Eylül 2009 Cuma

Yağmur


İşte bu krema kıvamındaki süt. Kimileri bunu pastaya kullanıyor, kimilerie çayına katıyor. Ağız tatlarını anlaayamadığım insanlar kimileride direkt olarak bu tenekeyı ağızlarına dayayıp içiyorlar. Yarın inşallah gofretli pastayı deniycem bu kremayla. ICA'dan canım çeke çeke aldığım turşuyu tabağa koydum. Bendemi bi sorun var diye düşünürken aman allahım bu gerçekten şekerli diye bağırdım. Bizim turşu diye bildiğimiz tuza batırlımışdır. Bunlarınkide susamlı şekerli suya batırılmış, batırılmakla kalmamış boca edilmiş. Neyse bugün gökyüzü canlı güneşi ardında bırakıp yerini, boz-grili siyahlı bir renge bıraktı. Tabi biz yürüyüşe çıkmış bulunduğumuzdan eve dönmemiz epey bi vakit aldı.


Buda benim giriş kartım olduğundan ayrıca bir bağlılığım olan Melbourne State Library. İnanılmaz büyük, yüksek tavanlı ve çok büyük salonları bulunan belirli bölümlere ayrılmış kütüphane. Sessiz odalar var buralarda tek bir nefes sesi duyamazsınız. Yuvarlak masaların bulunduğu kocaman salondaysa, bigisayarını kapan arkaaşlarıyla ders çalışıp sohbet etmek isteyenler burayı tercih ediyor.

17 Eylül 2009 Perşembe

Bahar

Evet bahar geldi nihayet. Türkiyede yazı göremeden geldiğim için, sıcacık güneşi özlediğimi farkettim. Baharın gelmesiyle birlikte bahçedeki limonlar dallardan düşmeye, erikler baş göstermeye, kirazlarda çiçek açmaya başladı. Biz de sıcak yaz gecelerinde çay bahçelerinde olduğu gibi kültürümüzden bir parça da olsa türk zekasının burada da parlamasına katkıda bulunmayı düşünüyoruz. Evden bahçeye uzun lamba uzatıp bahçeyi aydınlatıp, sıcak yaz gecelerinde bu şekilde oturmayı planlıyoruz.:) Buraya geldiğimizdne bu yana, okyanusu selamlamak nasip olmadı. Sanırım bayramın ilk günü okyanusu selamlıyacağız. O günün maceralarını her ayrıntısıyla buraya aktarıcam
.Burada insanlar yazı hep yaşıyorlarmışcasına giyindiklerinden onlar için farkeden birşey olmadı sanırım. Kışın ortasındayken, bereli, atkılı bizden başka kimse yoktu sanırım:) Çorapsız, şortlu insanları gördüğümde heralde bunların içinde ısıtıcı filan var diye düşünüyordum.
Burada dışarıda, yabani papağalara heryerde rastlayabilirsiniz. Küçük büyük birçok çeşit ağaç dallarında türlü sesler çıkarmakta. Ve bi çok kişininde evinde papağan var. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşaımıza gittik .Ev sahibi arkadaşlarımız çalıştıklarından dolayı papağan evde hiç bir insan sesi duymuyor. Evdeki çalan telefonun sesinden başka bir ses çıkarmıyor. Kendi kendine hep telefon melodisini taklit edip heyecanlanıyor.Ben otururken telefon çalıyor sandım fakat inanamadım papağanın o gerçekçi sesi çıkarabildiğine! Düşünen varlık ben, o düşünemeyen varlık ama her duyduğunu anında dillendirebiliyor.
Neyse bugün 'Tiramisu' tatlısının tarifini sahibinden, italyan bir bayandan aldım. Sponge finger ile yani türkiyedeki kedi dili bisküiyle yapılıyormuş orjinali. Kadınla tarif hakkında konuşurken gözleri parlamaya başladı. İtalyanların, aşk tatlısıymış bu.(Handan duy sesimi)
Bu arada aileye yeni katılan Emre'ye Merhaba! Hareketli hayata hoşgeldin sende farkedeceksin minik adımların hızlanacak her yeni katılımcı gibi:)

14 Eylül 2009 Pazartesi


Bu karakter çizimleri bana ait...
İlerleyen günlerde photoshopta heribirini düzenleyerek buraya ekliyeceğim..

Ne yazıkki ışık pek iyi olmadığından resim renkleri pembembesi görünmekte





denemeler

Bu evdeki bulduğum ufak tornavida

13 Eylül 2009 Pazar

Sketch Defterimden


Yarım kalmış kedi....

you are lucky!!!

'You are lucky', bu söz otobüs şoförümüze aitti.İlk zamanlar otobüs saati vaktinde çıkardık evden. Fakat bir süre sonra farkettikki durakta dakikalarca beklemişiz.Sonralarda otobüs saatinden 10 dakika evvel evden çıkmaya başladık. Tabi biz türkiyede otobüs saatinin 10 dakika sonrasında evden çıkmaya alışmışızdır.Fakat beni tanıyanlar bilirler son dakikacıyımdır.Hep otobüse koşturarak binmişimdir. Bugünde, o günlerden biriydi. Tam sokağın köşesinden döndüm ve koşturmaya başladım. Abdullahın gözleri uzağı göremediğinden dolayıdır ki 542 numarasını gördüğümüzde koşturarak bindik otobüse. Otobüs şoförüyle bir kaç kez karşılaşmıştık. Bizi hep kayırır:) Ücret vermek için elimizin hareketini gördüğünde, hemen gerek yok deyip hemen sohbete başlıyor. Gününüz nasıl geçti, nasılsın diye sorularla başlar yolculuk boyunca sohbete devam eder . Eşimle biz hep onun yüzünü gördüğümüzde müslüman olduğunu düşünürüz. Fakat o hintli olduğunu söyler adının 'herry' olduğunu söylediğindede 'hımmmm' deriz müslüman olup olmadığını anlamadan düşünürüz. Kendisini, zaten ya türk yada ıraklılara benzetirlermiş. Eşim bu şoförün güler yüzünü ve içtenliğini görünce, çok neşeli olmaya başlıyor. Bu br müslümanın yaydığı sinerji olmalı diye düşünüyoruz. ama sadece düşünmekle kalıyoruz.
Bugün, sıcak hava esiyor. Daha bahar ayının ilk ayında olmamıza rağmen camlar açık. Tabi dışarıdaki çiçeklerde açmaya başladı.(bu sözün ne anlama geldiğini benim ekip iyi bilir).
Bugünkü menü inanılmaz çeşitlilik barındırıyordu:)

Hazırlık aşaması pek saatlerinizi almıyor fakat sofrayı kurmanız dakikalarınızı alıyor. İçerikte ise türlü türlü malzemeler kullanılmış size sadece tüketmek kalıyor.Mexican pizza:) Yapımı için değilde alımı için size yol gösterebilirim. Bunun içinde gerekli olan tek şey para. Eğer yeterli paraya sahipseniz gerisi kolay.:)

11 Eylül 2009 Cuma

resimlerim

Tüm karakalem çalışmalarımı bugün için eklemeye niyetlenmiştimki, maalesef resimleri küçültmem gerekiyor. Yarın inşallah bu işi çözmeye niyetliyim. Resimlerim eskiz defterimi sarmalıyor hızla büyüyorlar. Hatta karaketerlerimden kimileri aile bile oldular.Anne baba ve birde çocukları var . Çocukları şimdilik tek erkek. Fakat o aileye şirin bir de kız çocuğu yakışır. Kısa zamanda onu da oluşturmalıyım. Yoksa çok neşesiz, şenliksiz bir aile olacaklar. Ne sevimsiz bir durum olur dimi:)
Dün bahsettiğim kahve, ev zümresini vurmuş durumda. Suçlusu,ikimizide dün gece uyutmayan, enerjiden hayli yoğrulmuş halde güne başlamamıza neden olan kahveydi. Hiç uyumadan! Benim için alışıldık bir durum olsada, eşim için durum pek öyle değildi.
Bugün video eazy'e uğradık. Her zaman önünden geçeriz fakat hep erteler dururduk. Nihayet girdik. Kocaman çok büyük dvd kiralama yeri. Tüm tv dizileri, filmler, herşey mevcut içerisinde. How i met your mother'ı kiraladık. Sezon ücreti 4 dolar. Galiba bundan sonra ayağımız hep o yöne doğru gidecek gibi görünüyor.
Bugünün, sıkıntılı konusunu da geride bıraktım. Her gün ne yemek yapacağım sıkıntısı kaplıyor heryerimi. Ramazan dolayısıyla daha bir sıkıntılı oluyorum. Neyseki bugünün menüsüde kendiliğinden oluşuverdi. Beğendi. Tavuk suyu şehriyeli çorba ve pilav.
Eşim geçenlerde çiçek almış.. Harika çiçekleri elime aldığımda aklıma ilk gelen soru' peki ben bunu neyin içine koymalıyım' oldu. Hımm diye gözlerim sabitleşti, hemen plastik atık poşetinin içinde işe yarar neler olduğunu düşündüğümde eski usül, kola şişesinin üst tarafını kestim. Çiçekleri hemen içine yerleştirdim. Dışını renkli bir kağıtla kapladım. Ve resmini çektim. Tabi görenler çiçeklerden çok vazosuna gözleri takılıyordu. Bu renkli ihtişamlı şeyide nerden aldınız diye:)


10 Eylül 2009 Perşembe

Mocha coffee

İşte budur dedirten tat! Her zaman eşimin tutku duyduğu starbucks'ta gözü kapalı istediği kahvesini, bugün süpermarkette, paketi gördüğümüzde hemen adık. İki saatte, biz paketteki 12 sayısını altıya indirmeyi başardık:) Üstelik bardağın yarısı starbuckstaki gibi köpüklü oluyor.
Bugün yürüyüşten dönerken bir kız çimenlerin üzerine oturmuş, kuzusunu da salmış çayırlara kuzusunu seyrediyor. Kuzu, daha bebek. Sahibini annesi sanıyor. Hemen gittik sevmeye. Kuzu ellerimi yalıyor, sevdirmeye çabalıyor kendini. Bi kez daha eşimin hayvan sevgisi depreşti. Evet bende hayvanları seviyorum fakat galiba biraz robotumsu bir hayvan istiyorum. :)
Şu anda imsak vaktini doldurduk. Türkiye- Bosna Hersek maçına göz ucuyla bakmaya başlarken sonrasında, gözümüzü ekrandan ayıramadığımız farkettik. Heyecanlı maçı internetten bulmak epey zor olsada değdi sanırım. Anneminde canlı skor yayını yaptığını atlamamak lazım tabii.

8 Eylül 2009 Salı

:)

Bugün supermarkete gittim. ..Tam girmek üzereydimki 2.5 yada 3 yaşlarında bir kız çocuğu tek başına markete giriyor bi yandan 'anne'diye sesleniyor. Baktım pek çvredede annesi gibi duran kimse yok. Neyse içeri girdi, hala annesi yok! Sonunda annesini kocaman marketin içinde buldu. Burda, anneler çocuklarını bizdeki gib sıkı sıkıya elinden tutup kontrolu atında alma gereksinimi duymuyor. Çocuklar yalınayak veya çoraplarıyla veya sadece külotlarıyla marktin içinde, yerlerde dolaşıyorlar. Annelerinin herhagi bir hijyen endişeleri yok. Çocuklar istediği gibi onlara kimse karışmaksızın dolanıyorlar. Kimse kimsenin çocuğuna zaten ters bakış bile atamaz. Kimsenin çocuğunu sevemiyorsunuz. Yasalara göre, cinsel istismara neden olabilir varsayımıyla kimseni çocuğuna dokunamazsanız. Çocuklar, öyle lahana gibi giydirilimiyor. evdeki hali nasılsa öylece dışarı çıkartıyorlar. Zaten kendileride öyle oldukları için çocukları da inanılmaz marka kıyafetlerle biblo gibi kucakta taşınmıyor. Marketlerde harika bi siste var. Ürünleri aldıktan sonra küçük ödeme makinaları var ordan kendiniz okutturuyor sebzeleri, kendiniz çeşidine göre makinadan belirleyip, parayı makinaya koyuyorsunuz, kimseyle muhatap olmadan marketten çıkıyorsunuz. İnsanlarl herhangi bir iletişime tabi olmuyorsunuz. Bugün yeni birşey denedim. Beef pie. Bu hazır pişmiz tek porsiyonluk yufkanın içinde kıymalı domatesli sos var. mıkrowave fırına atıyorsunuz iki dakika sonra yemeğiniz hazır. Burada hazır pişmiş gıdalar çok gelişmiş. Marketlerin en byük reyonları tek kişilikporsiyonların bulunduğu sıcak reyonlara ayrılmış... Sıcak olduğu için aldığınız yemeği hemen yiyebiliyorsunuz. İnsanlar gözleri kapalı bu ürünlere alışmışlar.
Bugün komşum geldi. Somalili Nasip abla. Harika hoşsohbet ve bir okadarda iyi niyetli biri. Bugün ısrarla ve tüm içtenliliiyle arabaya ihtiyaç olduğunda kullanabileceğimizi söyledi. Buralarda insanların birbirine bu tarz tekliflerde bulunması hakikaten güç. Kimse kimseye güvenemez bilrisiniz. inşallah bizimde başka türlü ona bi vesile olarak gönderilmiş olmamızı umuyoruz...

2 Eylül 2009 Çarşamba

yemek

Bugün yemek knularına kaldığım yerden devam ediyorum. Bugün, super markete gittim. Pasta mazlemeleri reyonunun önünde her defasında dakikalarca durup seyretmekle yetiniyordum. Nedeniyse çoğunun neye yaradığını bilmememden dolayıyı. Neyseki yeni birşey öğrendim.(ilerleyen günlerde yapıp burada resmini yayınlıyacağım) Yaklaşık 70*50 boyutlarında 4 katlı gofret satılıyor. bunu pasta yapımında kullanıyorsunuz. Öncelikle, ihtiyaç duyulan şey marketlerde, yağı arıtılmış, tatlımsı bir tadı olan kıvamlı sütler satılıyor. Her gofretin arasına bundan yayıp dört katlı bir yaşpastanız oluyor. Üstelik bu gofretin fiatı 3 dolar. Bu arada birde kedidli biscuiler burda epey populer. Sırada bu pastada olacak. Dün bir iftar davetindeydim. Yeni birşey tattım. Harikaydı. Mango püresi içinde şeftali. Bu bir konserve. yoğun bir kıvamı var. Şeftaliler pişmemiş. Zaten ben şeftaliyi çok sevdiğim için daldım. Tabi ben hazır olduğunu bilmediğim için, tarifini sorduğumda, Yolunuz önce markete düşmeli daha sonra parayı ödemeniz yeterli olacak dedi evsahibi:) şaka tabi. Ayrıca birde bu şeftalinin mangosuz olanı var. Onuda tattım.
Abdullah geçtiğimiz günlerde kara kalem resim çalışmalarım için gereksinimim olan kalem setimi almış. Heyecanım artık hızla artıyor. Defterim artık denemelrimle doluyor. Tabi boyutlandırma için ilk önce el çizimleriyle başlamanın şart olduğundan dolayı el çizimlerim epey fazla oldu. Ben önceleri kendi elimi sabit bir pozisyonda tutup çiziyordum. Fakat sonrasında farkettimki benim ellerim küçük olduğu için resimde epey tuhaf duruyor. Bi sorun olduğu anlamıştım ama bunu bana farkettiren abdullah oldu.
Buradaki havalara gelince, ani bastıran ve sizi şaşkına çeviren yağmurlar sıklıkla yağmaya başladı. Gene böyle bir günde Abdullahla rutin yürüyüşümüzü yapmak için evden çıktık, Tam bahçeden çıkıyordukki evsahibimiz Nasip, ve kardeşiyle karşılaştık. Karşılaştık derken, tabii, onlar sıcak arabalarının camını açarak 'hello sister'dedi. Ben bir yandan yağmurla boğuşurken bir yandan elimdeki çöp poşetlerini kutuya atmaya çalışıyorum bir yandan 'hi sister'diyorum. İnanın bu üçünü aynı anda yaptım! Neyse kızkardeşi devreye girdi, Geçen yaptığın tatlının mutlaka tarifini istiyorum kimseye vermedim hepsini ben yedim dedi. Abdullah hemen; yazıp verebilirz diye söze girdi. Fakaaat somalili kardeşler buna yanaşmayarak'bize gelip yaparsan seviniriz diyerek bir kez daha işlerini şansa bırakmayacaklarını ima ettiler.':) tarif ise benim her zaman sevdiğim ve artık arasına kakaolu bisküi koyduğum tavuk göğsü... üzerine kakaolu krema da ekleyince enfes oluyor gerçekten. Bugünlük bu kadar