31 Mayıs 2010 Pazartesi

Cocuk eğlence merkezindeki cekimlerden resimler


Gecen hafta sonu cekim icin gitmiştik bu mekana...

Bi kac tane ancak eleyebildim diğer tüm fotograflarda pek çok kişinin resmi oldugunan dolayı buraya eklemek istemedim.
Elimde bir makina var artık. Burada sonbahar mevsimi oldugundan dolayı tum sokaklar kuru, kahvenin tum cesitli tonlarının bulundugu yapraklarla bezeli. Bir kac gun icinde aksam ustu guzel bir resim eklemeyi düsünüyorum. Burda mevsim cok romantik oluyor bu zamanlar. Aniden bastıran yagmur ve karanlık cokuyor. Iste o sırada manzara cok guzel oluyor.

world of caos

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Köpekler

Bir kaç gün önce bir işim için dışarıdaydım. Bir shop arıyorum eşimin tarifine göre gittim. Sabah 7.5 ben salına salına shptan içeri giriyorum-ki iki tane benim yarı boyum kadar köpekler bana doğru koştular ben tabi bağırarak dışarı kaçtım. Fakat adamlar, köpeklerine o kadar güveniyorlarki sakince; 'Roxy! shut up!'dedi köpek oturdu benim etrafımda tekrar dolandı ben korkudan ölcem demekki diye adamlara yalvarırcasına bakıyorum tabi. Adam gayet sakin; 'buyrun' dedi. Ben ağlamaya başladım konuşamıyorum adam bana baktı durumum gayet ciddi. Benim sakinleşmemi bekliyor. Sonunda ben konuşmaya başladım. Heyecandan konuşuyorum, tekrarlıyorum. Başka bir shopa gitmem gerekiyormuş. Bende yolu bilmiyorum. nerdeyse gelip bana gösterirmisiniz desem gösterecek. O da korktu benim durumumdan.
sonra gittiğim yerde beklemem gerekiyordu. İşimi halletmeleri 5 dk. bulucağını söylediler. Bende dışarıda bekliyeceğimi söyledim. O sırada Türk bir çocuk geldi. O da yazık Türk birine ihtiyacı varmışki bacım diye girdi muhabbete.:) Bende hiç bozmadım tabi. Çocuk, dedi ben buraya öğrenci olarak geldim 125 gün oldu. waaaaaavvv dedim.! Gurbetlik bu olsa gerek çocuk günlerini saymış. Tr'ye geri dönecekmiş. Ben konuşmak istemiyorum ama baktım çocuğun muhabbet etmeye ihtiyacı var. Bana iyi bir dinleyici olmak düştü.
Aynı gün Türk konsolosluğunda işim vardı. Tam olarak yerini bilmediği için dedim yürüyerek gideyim. Ha geldim filan derken nehir geçtim, universiteleri geçtim bizim Türk bayrağı görünmüyor. Yol uzuyor ben yoruluyorum. Ayaklarım karıncalanmaya, kan dolaşımım hızlanmaya başladı. Bir köşede durdum deliler gibi kaşınıyorum. Sonra asansöre bindim. Benle beraber bindiklerimiz katlarında indiler ben inemiyorum. 8.katta durmuyor. O sırada asansöre birileri bindi. Dedim; konsolosluğa gidicem neden durmuyor asansör. Meğer 9 gibi açılıyormuş. Neyse dışarı çıktım cafeye gittim. Havada güzel olduğu için dışarıya sandelyeler koymuşlar. Sabah coffemi içtim. Konsolosluğa gittim. Uykulu bir amcaya istediğim belgeyi söyledim. Hımmmm dedi bekle. Bende baktım orda Türk kanalı açık. Biraz izledim. dakikalar geçiyor amcamız sanki uzun ciddi birşeyler yapıyor. Altı-üstü bana bir çıktı vericek. Elini kaldırıyor, mausa koyuyor, gözlüklerinin altından bakıyor yok üstünden bakıyor sonunda tıklıyor. Yarım saat gibi bir süre sonra belgeyi verdi elime. o sırada içeri bir bayan girdi 'arkadaşlar kolestrol çıktı bende artık hep tuna balığı yiyecekmişim bilginiz varmı' diye seslendi bu adama Tabi ben bu arada paramın üstünü bekliyorum. Amcamızda, bayana tüm google bilgilerini anlatıyor. Bir diğeride boşver hepimizde kolestrol var sen yemene devam et diyor. E pardon beni unutmadınız dimi ben hala burdayım dediğimde benim varlığımı hatırladılar.

Aynı günün konsolosluk dönüşü trendeyim. bİ kızla karşılıklı oturuyoruz. KIzın elinde telefon, msg atıyor dı dııt diye msg geliyor. aaa bi ara baktım kız gözleriniapamış ağlıyor. Ben o rahatça ağlasın diye uyuyor numarası yaptım. Artık boynum tutuldu. Gözlerimi açtığımda kız burnunu çekip bir yandanda arama yapıyor. Ben ona bakmıyorum ama bakıyorum. O sırada neler yaşıyor acaba dedim. Bir çocukla konuşuyor. muhtemelen boyfriend'i. Kız tam konuşmaya başladı şak telefonu kapadı çocuk! Allah cezanı dedim içimden. Bilsem çocuğun numarasını kızın fotosunu çekip, gönderecem. Neyse, trende başka dı dııt msg sesleri geliyor kız hemen tlf.na bakıyor. Sonrası meçhul bende bilmiyorum valla. Kız indi trenden.

SEVGİLER

20 Mayıs 2010 Perşembe

FRİNGE




Muhteşem dizi'm. O kadar uykusuz olmama rağmen soluksuz izlediğim dizi...İzlerken biraz komplekse kapılıyorsunuz! Bu kadar bilgi birikime ve hayalgücüne sahip bir senaryoyu yapanlarında insan olduğunu düşününce!

14 Mayıs 2010 Cuma

Çok şükür

Şükürki valla başladı sonudna nihayet. maalesef saç kesim değil. Make-up ve cilt bakımı. Olsun ben asıl bu kısmıyla ilgileniyordum. Şimdilik teorik derslerdeyiz bir kaç hafta sonra uygulamalı ders görmek için saloona gideceğiz. ciddi bir katılım oranı vardı nedense! 9.30&2.30 arası. tabi lunch time ve coffe time var aralarda. Hoca cır cır cır anlatıyor neleri bildiğimizi sordu önce. Sonrasında hepimiz pek heyecanlı konuştuk kadınsal mevzular yani. İngilizce hiç bilmeyenler bile elleriyle tarif etmeye başladılar! Salı ve cuma günleri olacak. Haftanın bütün günleri erkenden kalkmak zorunda olucam -ki benim hiç alışkın olmadığım birşey. Neyseki sevdiğim ilgi alanım olan bir konuki kalkmak pek zor gelmiyor. 6 ayda biticekmiş inş. Kurs kadınlar matinesi gibi oldu. Kadının biri hatta bebeğiyle gelmişti. Bebek arabasında mışıl mışıl uyuyordu bebeği. şimdilik bu kadar
ben kaçtım. herkese sevgiler. Salonun ve kursun fotoğraflarını çekicem inş. paylaşıcam

12 Mayıs 2010 Çarşamba

yorgunluk

Bu aralar sabahın korunde alısık olmayan ben ayılamadan kendımı yollarda buluyorum. havanın nasıl oldugunu yada olacağını bilmeden lahana gibi giyinip ben kursa eşim işe arkamıza (her bir tarafa savrulan kıyafetlere) bakmadan çıkıyoruz. Kurs 9 da başlıyor 12 gibi bitiyor. Tabi en keyifli yanı break time. Mutfaktan kahvelerimiz yudumlarken benim kafam çalışmaya başlıyor-ki budasaat 10.30 gibi oluyor. Cuma, kuaforluk kursum, salı da makyaj kursum başlıyor inş.

Bugun bizi zorla hoca bizi etkinlik olsun diye bir yere götürdü. Budistlerin vesak gunuymus. Allahım ya nasıl kactım bilemedim. Yerlere atmışlar minderleri bembeyaz giyinen hanımlar hazır ol- ve ucusa gec komutuna hazırlanıyorlar. Tütsüler yakılmış, beş kuralları duvarlara asılmış. mumlar yakılmış mistik bir hava oluşturulmaya calışılmış. Neyse bunların böyle dolamalı kıyafet giyinen rehberleri mikrofonu aldı eline kapadı gözlerini. Bana ninni gibigelen yarı mırıldanmayla başladı konuşmaya. Yerde oturanlar ellerini birleştirdi kapadılar gözlerini tabi bizim ekibin gözleri açık.:) bunlar bayagı bir transa geçtiler- tabi geçebildilerse!Sonra yerine oturdu adama dikkatli bakıyorum dinliyorumu anlatılanları diye. Onunda uykusu gelmiş belli sırtını yasladı sandalyeye içi geçti. arada gözlerini açıyor. ben baktım bunlar 'ladies information için bu taraftan' diye söylendiler kaçtım ordan. Sonrasındada yardım kutusu dolandı elden ele!. Neyse boyle acaip bir ortamdan kaçalım dedik.
Bindik arabaya yağmur hızlıca başladı. Neyseki ben severim yağmurlu havayı... Buranın havasının garipliğine alıştım bi güneş bir yağmur sonra tekrar güneş.

4 Mayıs 2010 Salı

elif şafak ve AŞK

Heyecanlı bır ıkı gun gecırdım. Buraya geldıgımden beri ik kez turkce kıtap okudum. hemde oylesıne bır kitap takıldıki gözüme. Tam onikiden vurmuşum. Elif şafak AŞK!... 2 gunde yalayıp yuttum elimden bırakmadım nereye gidersem elimde götürdüm. yatağa, banyoya, kahve yanına kahvaltı yemek yanına derken nihayet bitirdim. Elif şafağa teşekkür ederim. Zaten birazdan kendisinede mail atıcam. İçinde günahkarlığından arınanlar, aşkı bulmak isteyenler, gerçek aşkı bulmuş olup da içinde eriyip kaybolanlar, günahkarlığıyla yoğrulup kabullenmenin ötesine geçip benliğinde hissettikten sonrasında tutkalımsı çekimden sıyrılanlar herşeyden vardı içinde.

En güzel cümlesi de buydu. 'Tutkal kadın'... bir kadının evindeki tüm olaylara müdahale etme görevini üstlenip, ailedeki olumsuz havayı kırma çabaları ve sonrasında olumlu görünmesi için herşeyin yolunda olduğunu kanıksattırmak için tutkal vazifesini üstlenip olayları yapıştıran kadın. Bu ne güzel bir cümledi tanımlamadır.

tek bir türkçe kitap okuma hakkı vermiştim kendime buda şansıma sürükleyici bir kitap oldu.